Sayfalar

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Deniz Gezmiş , Yusuf Aslan Ve Hüseyin İnan

Milliyet Gazetesi 7 Mayıs 1972 günü " Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi'' manşetiyle çıkmıştı.
Bu manşet üç devrimci gençin ölüm haberiydi. Haber de: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan dün sabahın ilk saatlerinde Ankara Merkez Cezaevinde idam edilmişler ve saat 8' de Yenimahalle mezarlığına dini tören yapılmadan gömülmüşlerdir. İdam mahkûmları asılmadan önce, dini telkinde bulunmak için hücrelerine gelen imamla görüşmemişlerdir. diye yazıyordu. Kış soğukları geçmiş. Üç cemre peşi sıra suya,havaya ve toprağa düşmüştü. Bahar gelmişti. Ne bahar sevincini nede açan çiçeklerin güzelliğini göremiyeceklerdi. Yüreklerinde sonsuza kadar sürecek bir acının yangını yaşayanlarda vardı. Yüreklerinde acıyı yaşayan bu insanlar Deniz, Yusuf ve Hüseyin' in anne ve babalarıydı. Yakın tarihimizde yaşanan acılar saymakla bitmiyor. Tüm acılara rağmen halk da kendi efsanelerini yaşatmaya devam ediyor. Ülke tarihine sol kesimden ilk idamlar olarak isimleri yazılan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan bugün birer idol olmuşlardır.
* * *
Mayıs' ı 6 Mayıs' a bağlayan saniyelerde Deniz, Yusuf ve Hüseyin' in babaları sokakları kulaklarında acı çınlamalarla dinlediler. Ankara da sokaga çıkma yasağı vardı. 3- 4- 5 Mayıs günleri Hüseyin' in babası Hıdır Inan, Deniz 'in babasi Cemil Gezmis ve Yusuf' un babası Besir Aslan, bir gözleri kör edilecekmişcesine, son çırpınışlarıyla bakıyorlardı.
Baktıkları her nokta kararmış, infazlar artık kesinleşmişti... Üçü de birbirinden daha az konusmaya çalışıyordu. Çocuklarının hayat kardeşliği, üç babayı Ankara' da omuz omuza getirmisti. Üçü de halktan insanlardı. Çocuklarının bu son gecelerinde, sokağa çıkmanın yasak oldugu Ankara sokakları, evvelki günler gibi, ıssız ve gürültüsüz degildi. Gece ilerledikçe şehirlilerin sesleri evlere sinmis, Ankara' da bir başka gürültü çinlamaya baslamıştı.
Üçü de, bir ara boşanacak gibi oluyor, sonra oğullarıyla yaptıkları son görüsmelerini düsünüp, metin olmaya çalışıyorlardı. Ölüm ve ayrılık duygusu, bu niteligiyle, kendi tesellisini de getiriyordu. Yapılacak tek sey onların ölmedigini düsünmekti. Üç baba da bunu yaptılar. 6 Mayıs sabahı gök sancılanırken, saat 04.00 sıralarında görevliler Deniz' in babasını almaya geldiler. Onların gelişleri, o ana kadar, Deniz' in babasının yüreğindeki soyut titreyisleri; soyut titreyisler halindeki düşleri bir anda donuklaştırdı. Ondan sağ olarak aldıklarını ona cansız olarak vereceklerdi. O ana kadar onun saymadıkları sey, artık onundu. Arkalarından dışarı çıktı ve arabalarına bindi. Deniz, Yusuf ve Hüseyin yıkanılmak üzere yan yana uzatılmıştı. Üzerleri örtülüydü, fakat Deniz uzun boyuyla belliydi. Çırpınarak sabaha varmış bir gecenin karanlığı, aydınlıkla çelişirken, Ankara' da sokağa çıkma yasağı da sonuçlanmıştı. Infaz haberi, ilk bültenlerle Ankara' da, bir uçtan bir uca Anadolu' ya yayıldı. O gün 6 Mayıs' dı. Halkın Hıdırellez günü. Toprağa tohum atılırdı Hıdırellez' de. Halk inancında toprağın bereket vakti diye bilindigi bir gündü.
6 Mayısı' ı Ankara büyük bir sessizlik içinde geçirdi. Ana caddelerde, sokak aralarında, okul önlerinde, duraklarda hüzünlü insanlar kadar, güvenlik önlemleri de göze çarpıyordu. Ikişer üçer sivil ve resmi güvenlik görevlileri dolaşıyor, görevleri geregi, inceleyen bakışları da izliyorlardı. Ölüm hangi nitelikte olursa olsun, yine de kendi ağırlığıyla gelir. Ve o gün Ankara' daki ölüm, ağlamayı dahi yasaklayan cinstendi.
Haberi ilk veren spiker, huzurundan edildi. Mezarlığa ilk giden genç tutuklandi. Sokakta ilk bağıran bir kadın alınıp götürüldü.
Ve binlerce insan yeraltı yatağında akan bir dere gibi içinde yaşadı duygularını.
Kaynak www.denizgezmis.name.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder